27 Ağustos 2007 Pazartesi

GÜZEL MALATYA'M

Hasret yüreğime geldi oturdu
Seni çok özledim Güzel Malatya’m
Bir od oldu dumanımı tüttürdü
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Gündüz yadımdasın, gece rüyamda
Dünya bir tayanda, sen bir tayanda
Cılız bedenime oldun payanda
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Bağlarında şimdi bülbüller öter
Öter de hasetten baykuş yas tutar
Mişmişin kokusu burnumda tüter
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Horata, Banazı, Orduzu, Kernek
Varlığın cümleye hep düğün dernek
Unutamam seni ölünceye dek
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Fahri Kayahan’ın udu nerdedir
Aşağışehir’in dutu nerdedir
Yaylanın, çayırın otu nerdedir
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Kanara, Arasa tarih mi oldu
Kundura, yemeni, harik mi oldu
Bivefanın yolu tarik mi oldu
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Hangilin, bakracın, sitilin nerde
Yorganın, döşeğin, mitilin nerde
Kuru dut, pekmezin, bestilin nerde
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Aslantepe’de höyüklerin var
Arapkir, Darende büyüklerin var
Bilirim hesapsız çok yüklerin var
Seni çok özledim Güzel Malatya’m


Battal Gazi’nin kılıcı sende
Bozkırın davini, alıcı sende
Halkımın hak için hurucu sende
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Doğanşehir aşiretler otağı
Hekimhan, Cüzüngürt yiğit yatağı
Unutmam mümkün mü Alacadağı
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Çıksam da Kale’ye bir nazar etsem
Varsam Kündübek’e bir Pazar etsem
Faydası yok bin kez ah-u zar etsem
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Pütürge’nin yaylasında yayladım
Yazıhan’ın ovasını boyladım
Kuluncak dağında türkü söyledim
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Çırmıhtı’da ne çoh şeytan aradım
Keklikpınarı’nda çok gül kokladım
Sancı bastı yüreğimi yokladım
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Arguvan türküsü dünya dilinde
Bin türlü ezgi var sazın telinde
Nişanın bellidir nazlı gelinde
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Her sokak başında ayak izim var
Her çeşme başında parmak izim var
Şükür seni seven oğlum, kızım var
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Ayan ki yeşildir yine her yanın
Yine mesnedisin fakir, üryanın
Sonu mutlu bitsin sonsuz rüyamın
Seni çok özledim Güzel Malatya’m




Ne vah düşsen şu akılsız başıma
Mümkün yok güç yetmez gözüm yaşına
Gurban olam toprağına, taşına
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Malatya’m, yurdumun şirin beldesi
Bilemem şu demde hangi haldesin
Mehmedin gönlünde özel yerdesin
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Sakın ha kapatma geniş koynunu
Uzat kollarını sar bu oğlunu
Verecektir sana varı-yoğunu
Seni çok özledim Güzel Malatya’m

Beşeri ne mutlu Malatya’lısın
Ölümsüz çınarın küçük dalısın
Bilirim beldene çok sevdalısın
Seni çok özledim Güzel Malatya’m.



16 Ağustos 2007 Perşembe

DÖNEKLERİN DESTANI



Döndük kara alınla verdiğimiz savaştan
Kimimiz son suratle, kimimiz de yavaştan
Ağamız, efendimiz yarattı bizi baştan

Medyanın aslanları halis dönekleriz biz
Nerde yağlı bir kapı orda pinekleriz biz

Nihayet selameti ite itlikte bulduk
Her birimiz bir köşe, mekan sahibi olduk
Emekçiyi kaz yapıp bir tüyün de biz yolduk

Medyanın tilkileri halis dönekleriz biz
Yine tüy yolmak için kümeste bekleriz biz

Keşke daha önceden doğru yolu bulsaydık
Dünya nimetlerinden payı çokca alsaydık
Adam buna da şükür, ya daha geç kalsaydık?

Medya yardakçıları, soysuz çakallarız biz
Küpü doldurmak için ne bulsak çalarız biz

Kimse heves etmesin, gün bizim günümüzdür
Devran böyle sürdükçe her gün düğünümüzdür
Sürüleştikçe millet sanki koyunumuzdur

Medyanın aç kurtları kaşmer teresleriz biz
Halkları sokmak için bin yılan besleriz biz

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Bakmayın afra-tafra ile gürlediğimize
Para içinde yüzüp gönül eğlediğimize
Çoğu geceler şahit, “coşup” ağladığımıza

Ruhu pazara çıkmış yılgın eşekleriz biz
Bu nedenle durmadan yalan fişekleriz biz.

MEMLEKET, KRİZ, KERİZ...

Memlekette kriz çok, yolunacak keriz çok
Mâşallâh, ibâdullâh fiş takacak priz çok
Haydi koş, oyalanma sende katıl soyguna
Kaçırma kampanyayı torbamızda sürpriz çok

Ak bizde, kara bizde, onulmaz yara bizde
Aslı yok bankasında, hesapsız para bizde
Düşmana duâ niyaz, dosta papara bizde
Açlığa talim eden tebâmızda perhiz çok

Cumhuriyet sanırken kul olduk krallığa
Pahalı atlas iken çul olduk samanlığa
Aydınlık hakkımızken gark olduk karanlığa
Yitirdik yolumuzu, yılan dolu dehliz çok

Beşeri, zebaniler beklerken zebununu
Bari halis basmadan diktirt şu zıbınını
Adam sanıp sayarsan alemin zıpırını
Bir kez daha anlarsın senin gibi densiz yok.

KREDİ KARTI


Bilmezdik evvelden kartı, körpeyi
Soktun aklımıza kredi kartı
Silmezdik defterden ahde vefâyı
Sildirdin sonunda kredi kartı

“Statü”, “prestij”, “avantaj” falan
Bilmedik ne doğru, hangisi yalan
Meğer küllü güleryüzlü bir yılan
İmişsin anladık kredi kartı

Hipermarketlerde girdik kuyruğa
“Alınız” dedikçe uyduk buyruğa
Milletçe sevindik el ova ova
Girdin kanımıza kredi kartı

Her kapıdan rahat geçtik sayende
Nakit lâzım oldu, çektik sayende
Yüklendik faizi göçtük sayende
Kaydın anamıza kredi kartı

Borç bini aşınca saldık ucunu
Gösterdin anında ipin ucunu
Gayrı fayda etmez mesir macunu
Baktın donumuza kredi kartı

Beşeri, ey kasap bilmezsen hesap
Tabii ki kıçına kaçacak masat
Haydi git kendini taştan taşa at
Gülsün sonumuza kredi kartı.

KUŞ GRİBİ Mİ, PUŞT GRİBİ Mİ ?




Kuş gribi değil, puşt gribidir
Sakın ha milletim bunlara kanma
Bunlar tekellerin sana harbidir
Sakın ha milletim bunlara kanma

İki tavuk ile, bir tane keçin
Battı gözlerine durum bu kesin
Ne eylesen gözü doymaz nekesin
Sakın ha milletim bunlara kanma

Ahırın,ağılın, tavuk-kümesin
Kalksın da yüzün bir gün gülmesin
Aklın varsa bu oyuna gelmezsin
Sakın ha milletim bunlara kanma

“Hastalık, mastalık” hepsi yalandır
Maksat başka, hedef başka plandır
İnanırsan sırtındaki palandır
Sakın ha milletim bunlara kanma

“Hijyenmiş, sağlıkmış”, yok daha neymiş
İsterler bir millet hep boyun eğmiş
Bu düzenbazlara kuytuda değmiş
Sakın ha milletim bunlara kanma

Beşeri bir daha yapar ikazı
İnanma bunlara ye tavuk, kazı
Dolaşsın bahçende kınalı kuzu
Sakın ha milletim bunlara kanma

DEBELEN HA DEBELEN

Yolsuzluk çukuru dipsiz bir kuyu
Nah çıkarsın debelen ha debelen
Ölümsüzlük için bir damla suyu
Nah içersin debelen ha debelen

Baş eyledin eğe ile törpüyü
Sürtünüp durursun bir ömür boyu
Mahşer günü koç üstünde köprüyü
Nah geçersin debelen ha debelen

İlâh ettin emlâk, menkul, parayı
Irak ettin dostlarınla arayı
Körleşmiş gönlüne akla karayı
Nah seçersin debelen ha debelen

Vazgeçmedin bu aptalca sevdadan
Medet umdun toprak olmuş mevtadan
Bu kadar günahla dar-ı dünyadan
Nah göçersin debelen ha debelen

Behey bre zındık vicdansız cahil
Yaşayan her canlı ölüme dahil
Azrail acıyıp verse de mehil
Nah kaçarsın debelen ha debelen

Beşeri gerek yok bunca buğzuna
Namerdin erişmiş bok boğazına
Nafile gayretin puştun ağzına
Nah sıçarsın debelen ha debelen.

AVRUPA....MAVRUPA

Biz sana girmeden sen bize girdin
Mest oldun keyfinden ulan Avrupa
Ülkemi muz gibi ikiye böldün
Hırt olduk derdinden ulan Avrupa

Satılık medyanın kalemşörleri
AB’nin paralı silahşörleri
Yakarlar ha bire deklanşörleri
Mort olduk ışıktan ulan Avrupa


Davullar ünlenir, sazlar çalınır
Orospu dölleri nazlı salınır
Kambersiz, düğünsüz nasıl kalınır
Zırt olduk zurnada ulan Avrupa

Sen girince dolacakmış tencere
Güya ışıkmışsın, güya pencere
Nasıl da düşürdün bizi pençene
Kurt olduk tuzakta ulan Avrupa

Sığmazken ecdadım düne yarına
Düşürdüler beni senin kapına
Hakkındır vallahi dayan sapına
Puşt olduk kucakta ulan Avrupa

Fatih Sultan Mehmet o cennet mekan
Atilla Roma’yı üç günde yakan
Atamdır öfkeyle, nefretle bakan
Dert olduk ecdada ulan Avrupa

Beşeri geceler sabah olmaz mı?
Uyuşmuş beyinler iflah olmaz mı?
Vatanım bu dertten salah bulmaz mı?
Mert oluruz elbet bir gün Avrupa
Sert oluruz elbet bir gün Avrupa

..............YAPIN


Aştığımız dağları
Bahçeleri, bağları
Siktir edin sağları
Ölüleri put yapın

Kalmamış dirhem eti
Sayılmaz pire, biti
Düşkünlük alâmeti
Yoz iti bozkurt yapın

Duymadınız merağı
Yeyin şimdi .arağı
Alâmeti, bayrağı
Hamamda çaput yapın

Göründü yolun sonu
Boşverin beşi, onu
Götünüzdeki donu
Ağaya kaput yapın

Bozulunca şiraze
Olduk dünyaya meze
Teneşirde cenaze
Tez elden tabut yapın

Nere gitti erkeklik
Giyiyoruz eteklik
Cümlemiz olduk keklik
Avcıyı mabut yapın

Nerde kaldı bakmalar
Fırın, kürek yakmalar
Küçüldüyse lokmalar
Deveyle hamut yapın

Derman olmaz reçete
Tarak girdi hacete
Hazırlayıp peçete
İbneyi umut yapın

İz kalmadı harsımdan
Öleceğim hırsımdan
Tez yıkılın karşımdan
Beşeri’yi mut yapın.

AŞIK MAHZUNİ'YE

Sağlığında o.ospunun dölleri
Nazarına göründüler Mahzuni
Vefat ettin fırsat bilen elleri
Mezarına dokundular Mahzuni

Halkını dert ettin bir ömür boyu
Ecel geldi terk etmedin bu huyu
Abdest diye kullandığın her suyu
Şifa diye dökündüler Mahzuni

Durmadan dokundun sazın teline
Prangalar yetişmedi diline
Çıkmadı bir su döken eline
Yine de hep öykündüler Mahzuni

Kara yobaz hiç durmadan tan etti
Çeyrek aydın anlamadan zan etti
Devlet dahi ara sıra kan etti
Hepsi senden çekindiler Mahzuni

Beşeri ne yazsa yetmez ummana
Ortalık bulaşmış toza, dumana
Bir daha Mahzuni gelmez zamana
Birer birer tükendiler Mahzuni.

TEZATLARDAN BİR DEMET

Bir dem ki densizliğin çoğalmış daniskası
Geniş koltuk sahibi olmuş adam sıskası

Değişmiş beğeniler, kör artık badem gözlü
Adem baba tayfası eğlenir sazlı-sözlü

Namertler baş köşede kıyıda kalmış mertlik
Pinti, nekes teresin madalyası:”Cömertlik”

Tafrasından geçilmez, at olmuş uyuz eşek
Namus timsali olmuş; arsız, uçkuru gevşek

Sünepeler bir yiğit olmuş ki sorma gitsin
Ver acemi çaylağa, ustaları eğitsin

Yazsak sayfalar boyu yine bitmez bu tezat,
Çünkü satışa çıkmış, değerler haraç-mezat

Ol sebepten ötürü adam kalmamış gibi
Bak, Beşeri yazıyor; çıkmış dünyanın dibi

DENİZ BAYKAL'A



Altı tane ilkeyi kaldırıp koydun rafa
Hiç suçun yokmuş gibi bakıyorsun etrafa
Hele biraz iyi bak benziyor muyuz safa?

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadın;
İlkelerle kolkola girip yaşayamadın

Halk için “helak” dedin, “kapımda yalak” dedin
“Bağımsızlık” diyene, “git ordan salak” dedin
“Milliyetçilik neymiş, global olak” dedin

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadın
Bir kaşağı alıp da, atı kaşıyamadın

Laiklik sakızını çiğnedin sabah-akşam
“Satalım şu devleti kalmasın hiçbir aksam”
Ecnebiyat gözükür sana nereden baksam

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadın
Bu halkı doğrulara doğru taşıyamadın

Bu ülke, bu insanlar, onların değerleri
Gözünde oluyordu eşeğin semerleri
Şimdi alt alta topla saydığın meğerleri (!)

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadın
Ampulü paramparça edip, taşlayamadın

Vatan, millet ve bayrak değildi ki maksadın
Ol sebepten yoldaşın olmuştu Ricky Martin
Herhalde bu ülkeyi ABD falan sandın

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadın
Emperyalist kocanı, bir gün boşayamadın

Beşeri, yer tokadı yine de adam olmaz
Bu nedenle tez günde yaraların onulmaz
Beyim zannediyor ki bir benzeri bulunmaz

Altı ok, altı okka geldi taşıyamadı
Adam olup, ilkeli, dürüst yaşayamadı.

ANKARA'YA GİDEN TREN



Kara tren selam götür Ata’ma
De ki :”Gayrı raylar parıldamıyor
Kıran girmiş bostanlara bağlara
Sular şarıl şarıl şarıldamıyor

Yeşillikleri çalmış kırağı
Sararmış ülkemin gülü, yaprağı
Serpilmiş üstüne ölü toprağı
Ehl-i vatan dahi kımıldamıyor

Yiyor memleketi birkaç zibidi
Kimisi “baba”ymış, kimisi “abi”
Ve de içi boş bir teneke gibi
Zat-ı muhteremler tangırdamıyor

Anlatmakla bitmez bizde mâlumat
İMF veriyor türlü talimat
İsteniyor olsun küllü teslimat
Bir kılıç kınından kımıldamıyor

Coni’ler, Yanki’ler tayip olmuşlar
Sürü sepet özyurduma dolmuşlar
Gör nasıl bir yağlı kemik bulmuşlar
Bir it diğerine hırıldamıyor

Kanla, canla, başla kurtulan ülke
Hesabı bellisiz sahipken mülke
Şimdi el açıyor birkaç Fenike
Hiç kimse de yürek sızıldamıyor

Emanetçin gençlik marka peşinde
Gaye yok, emel yok; hırka peşinde
Şıkıdım şıkıdım lorke peşinde
Menfaatsiz götü kımıldatmıyor

Efendimiz köylü yatalak hasta
İşçi, memur uzun süredir yasta
Esnaf dersen cem-i cümle iflasta
Hepsi sıra ile domaltılıyor

Sanayi, ticaret sizlere ömür
Yabancı sermaye hepsine dünür
Bu gidişle vatan çabuk bölünür
Alttan alta kazan kaynatılıyor

Umut, mamut oldu tükendi nesli
Meydanı boş buldu mürteci, fesli
“Lâik”lerse çoktan batı kafesli
Boş yere kafalar patlatılıyor

İlkelerin hepsi ayak altında
Sopa gösterilir şayak altında
Yolundan gidenler kapıaltında
İnan inim inim inletiliyor

İşte Aziz Ata’m, hal böyle böyle
Kaldır da başını iki laf söyle
Ne kadar doğruymuş yazdığın söylev
Hepsi birer birer kanıtlanıyor

Beşeri’yi dersen bazen izinde
Bazen raporludur, bazen izinde
Bazen semazendir, bazen sazende
Mehter eşliğinde kanatlanıyor.

HİKÂYEM




Paylaştım acısını yaşadığım toplumun
Hissettim ömür boyu etimde, kemiğimde
Bigâne kalamadım feryâdına mazlumun
Yetiştim imdadına; gücümün yettiğince..

Beni, bende bulmaya müdrik olamaz akıl
Açamaz kapısını hakikât güneşimin
Çakıl olmuş mücevher, mücevher olmuş çakıl
Ol sebep dengi değil beşeriyet eşinin

Sussam anlamaz kimse, konuşsam aynı kezâ
Ve de dahi avazım inletse yeri göğü
Feraset bulmuş dibi izan etmez iktizâ
Gezer adamım diye, elalemin hödüğü

Mânâ iklimi bitmiş, arzu sarmış tefessüh
Mümkün değil yaşamak, böyle bir kâinatta
Ruhum bedenim ile âkt’ini etmiş fesih
Beynimse direniyor yaşam için inatla

Hâl böylenin böylesi, ne eylesin Beşeri
Bulmak için bir çare koyar boşa doluya
Attığı her adımda gidiyorsa da geri
Yürür gene yolunda: KAN SOLUYA, SOLUYA….

28.Mart.2004

MEHMET BEŞERİ

Mehmet Beşeri (1956 Malatya)
MEHMET BEŞERİİlk, orta ve liseyi (Ticaret) Malatya’da okudum. 1975 yılında kayıt yaptırdığım A.İ.T.İ.A.-B.S.Y.O’ndan, uzun yıllar sonra 1991 yılında, tıpkı Başbakan Erdoğan’ın diploması gibi bir diploma aldım.1977 yılında İskenderun’da başlayan kitapçılık serüvenim, 1980-81 Adana, 1984-86 Malatya, 1990-2001 İzmir Karşıyaka ve o günden bu güne kadar da Manisa’da devam etmektedir.İzmir’de iken, Behçet Uz Çocuk Hastanesi arkasındaki SEVGİ YOLU KİTAPÇILAR ÇARŞISI’nı oluşturdum. Ayrıca, kurucusu olduğum İzmir Sahaflar Derneği’nin dört yıl başkanlığını yaptım.Kitabın sadece satıcısı değil, aynı zamanda iyi bir okuyucusuyum. Mübalağa etmiş olmayayım amma, her türden yaklaşık olarak 25-30 bin kitabı okuduğumu zannediyorum.Şair ve yazarım. Yayınlanmış iki tane şiir kitabım bulunmaktadır. Aynı zamanda, Âl-i Devletim tarafından el konulmuş Türkiye’de Milli Mesele, Kemalizm ve Milli Mücadele, Dünya’da ve Türkiye’de Kadın, Dünya’da ve Türkiye’de İşkence, Türkiye’de Tarım Politikası ve Tarım Ürünlerinin Geleceği çalışmalarım mevcuttur.Ey Halkım, Ben Artık Sana Ne Diyeyim? İsimli kitabım çıkmak için aportta beklemektedir.Aynı zamanda Türk Hiciv geleneğinin günümüz temsilcilerindenim. Bu sözümün ne kadar doğru olup-olmadığı, taşlamalarımı okuyanlar tarafından değerlendirilecektir kanaatindeyim.Aşk şiirlerim, şarkı ve türkü sözlerim vardır. Bunlar da kuluçkadan çıkacakları uygun bir zaman ve zemini beklemektedirler.Bir eğitim neferiyim. Öğrencilere kütüphane hizmeti veriyor, onların her türlü dertlerine yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu doğrultuda hazırlamış olduğum “100 TEMEL ESER” özet kitabım, bugünlerde AKÇAĞ YAYINLARI’ndan çıkmak üzeredir. Ayrıca, İlköğretim öğrencileri için hazırlamış olduğum Belirli Günler ve Haftalar ile ilgili şiir kitabım, Eylül Ayı başında çıkacaktır. Bunun yanında, BELİRLİ GÜNLER ve HAFTALAR ANSİKLOPEDİSİ isimli çalışmam, bu külfetin altına girebilecek babayiğit bir yayıncı beklemektedir.Türkiye’nin ve Dünya’nın gündemi ile ilgili hemen her konuda kafa patlatıyor, fırsat buldukça yorumlar ve taşlamalar yazıyorum.Tarihimin beni götürdüğü yere kadar geçmişime bağlı; yaşadığım coğrafyanın bütün unsurlarıyla barışık; çağın bütün yeniliklerine, güzel gelenekleri yok etmemek kaydı şartıyla açık, bir yapıda olduğumu zannediyorum. Türk olmaktan şeref duyuyor; dünyanın en vicdanlı bir dininin rahmet ortamında yetişmiş bulunmaktan dolayı da kendimi bahtiyar sayıyorum.Aşağıdaki şiirler, yaşamımın ve karakterimin bir özeti niteliğindedir:

BABA BANA BİR ŞİİR BUL

Hep sevgileri anlatsın,
Baba bana bir şiir bul !
Her satırı bal damlatsın,
Baba, bana bir şiir bul !

Olmasın savaş, kin, nefret;
Ne siyaset, ne ticaret;
Dosta düşmana rica et,
Baba, bana bir şiir bul !

İçinde kuş cıvıltıları,
Uçsun martı kanatları,
Koşsun özgürlük atları,
Baba, bana bir şiir bul !

Alageyik dağda gezsin,
Avcı vurmasın, vazgeçsin,
Kimse kimseyi üzmesin,
Baba, bana bir şiir bul !

Solmasın kırda çiçekler,
Gülsün, oynasın böcekler;
Acı olmasın gerçekler,
Baba, bana bir şiir bul !

Dilden dile hep söylensin,
İnsanlar gülsün, eğlensin;
Duyan, okuyan beğensin;
Baba, bana bir şiir bul !


Mehmet BEŞERİ

DİNLE EY ÜLKEMİN YİĞİT EVLÂDI !

Dinle; ey ülkemin yiğit evladı !
Kılıçlar kınından çıkmalı artık…
Düşman gelip hanemize kışladı;
Gözünün üstüne çakmalı artık !

Binlerce yıl köle olmayan ulus…
AB, ABD’den alıyor cülûs;
Haydi sende salâh, sende kurtuluş
Mehmetler meşale yakmalı artık !

Bu nasıl zillettir, bu ne acıdır…
Başı çeken “hoca” ile “hacı”dır.
Dost darbesi misli misli acıdır;
Tabip çaresine bakmalı artık!

Bu ülke, bu toprak, bu aziz vatan…
Milyonlarca şehit altında yatar;
Bilmez bunu el uşağı, şarlatan…
Yüzünden maskesi çıkmalı artık !

Soysuzun eline verilmiş yetki…
Şerefsizler öyle mutlu, rahat ki…
Mehmedim bunlara şöyle iş et ki;
Gölgesinden bile korkmalı artık !

Beşeri, ülkeni seversen eğer;
Susma bir an dahi, sözün deyiver…
Arada bir dostuna da değiver;
Saflar ayân-beyan çıkmalı artık !

Mehmet BEŞERİ

15 Ağustos 2007 Çarşamba

HİKÂYEM

Paylaştım acısını yaşadığım toplumun
Hissettim ömür boyu etimde, kemiğimde
Bigâne kalamadım feryâdına mazlumun
Yetiştim imdadına; gücümün yettiğince..

Beni, bende bulmaya müdrik olamaz akıl;
Açamaz kapısını hakikât güneşimin..
Çakıl olmuş mücevher, mücevher olmuş çakıl;
Ol sebep dengi değil beşeriyet eşinin.

Sussam anlamaz kimse, konuşsam aynı kezâ;
Ve de dahi avazım inletse yeri göğü…
Feraset bulmuş dibi izan etmez iktizâ;
Gezer adamım diye, elalemin hödüğü.

Mânâ iklimi bitmiş, arzu sarmış tefessüh;
Mümkün değil yaşamak, böyle bir kâinatta…
Ruhum bedenim ile âkt’ini etmiş fesih;
Beynimse direniyor yaşam için inatla !

Hâl böylenin böylesi, ne eylesin Beşeri ?
Bulmak için bir çare koyar boşa doluya..
Attığı her adımda gidiyorsa da geri,
Yürür gene yolunda: KAN SOLUYA, SOLUYA….

DOSTU DA BULAMADIK

Ulular meclisinden bir feyz alamadık
Dul karıyı kız diye dosta kakalamadık
Geldi-geçti ömrümüz toz duman arasında
Çıktık şirazemizden dosdoğru kalamadık

Giderken sağa-sola, oturttular oğula
Bu yüzden bakamadık ne aza, ne çoğuna
Yıllarca hizmet ettik o.ospu çocuğuna
Tenekeden de olsa bir nişan alamadık

Beşeri, böyle gider bu işler anla artık
Hep suyun başındadır soyu bozuk yaratık
Dostlarınla kolkola şu surları yar artık
Dedik ama bir türlü dostu da bulamadık.

ARIYORUM

Yine hınzırlığım üstümde bugün
Elime alacak dal arıyorum
Etfâl-i âyâle küstüm de bugün
Yemeye bir lokma yal arıyorum

Yaş elli bir deli gönlüm uçarı
Hesapladım yok uçarı, kaçarı
Bir kere kendimi saymışım arı
Petek petek gezip bal arıyorum

Bilirim hakikat gerçekten zordur
Belki de kalemim boş yazıyordur
Dinleneceğim çok yorduruldum
Yatmaya dört kollu sal arıyorum

Beşeri, işte böyledir dünya
İnanmazdın gözlerinle gördün ya
Bir kere daha kalmışım yaya
Tabana çakmaya nal arıyorum.

ÖMRÜM ÖMRÜM

Geldin geçtin şöl ömrüm; tez elden boş öl ömrüm
Git soğan tarlasına, bir köke baş ol ömrüm

Cümle idealini geçir bir daha gözden
Bir yoksul sofrasında yenilen aş ol ömrüm

Yavrusunu yitirmiş zarı zarı ağlayan
Bir şehit anasının gözünde yaş ol oğlum

Kadir kıymet bilmeyen nankörlerin safına
Bir an bile geçersen hemencek taş ol ömrüm

Yer gök ayaza kesse, donsa bütün insanlık
Cümlesine yetecek harlı ateş ol ömrüm

Kim ki cennet vatanı çevirir mezbeleye
Bir saniye düşünme git ona sataş ömrüm

Eğriler eteğine yapışıp çekseler de
Beşeri’nin aşkına doğru yurttaş ol ömrüm

YAPRAK DÖKÜMÜ VE HAYAT


Biz ki ne değerlere kalkan ettik kendimizi
Vurulduk, yaralandık; olmadı bir halden bilen
En son süründük yerlerde, ararcasına ölümü
Bekledik mezarlıklarda, ne gelen var ne bir giden

Biz ki ne ağular içmiş, ne ölümlerden geçmiştik
Becermiştik ayakta kalmayı dimdik, yiğit
Azrâil’e her sefer de ne çalımlar atmıştık
Gel şimdi gör halimizi, sonra da siktir ol git.

Ol hayat ne artılar, ne eksiler toplamı
Onun kendine özgü apayrı bir cebri var
Al götür topla, çıkar, sonra da böl kalanı
Çarpanın değil amma çarpılanın ecri var

Beğendik emeği say, eyledik kel başa bay
Binlerce tarak yağdı göğün karanlığına
Çün halimizi gören dostlar dediler:”Bay bay”
Zerre-i miskâl hâlel gelmedi şanımıza

Beşeri,duydum seni zırvalıyorsun yine
Geçti ol dem, devirler, uy artık şu zamana
Gel işte bak, gör anla; âlem sana âyine
Ya terk et bu diyarı, ya da tez gel imâne

PUŞT YÜZLÜ DÜNYA

Madem ki gideceğiz bu puşt yüzlü dünyadan
Nedendir bunca hayhuy, bunca telaş, koşturma
Kalmasa da metelik hem elde, hem avuçta
Beşeri yine çalış; bir saniye boş durma.